Bugun...
NE DERTLER KALICI, NE ÖMÜR!


Rıdvan Bülbül ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
 
 

■ Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünya derdi var sanma!

■ Benim için ağlama, yazık, «vah, vah!» deme! Beni toprağa verdiklerinde de «veda, veda!-
ayrılık, ayrılık- deme!”

■ Mezar bir perdedir ki, onun arkasında cennetin huzuru vardır.

(Hz. Mevlana)
■ Her şeye canını sıkma ey gönül!
Ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür.
(Hz. Mevlana)

***

Hz. Mevlana ile ilgili yazılacak çok şey var.
Büyük düşünür, 741 yıl önce hakka yürümüş, dünya gerçeklerinden soyutlanarak mana aleminin engin denizlerinde bir kez daha evrensel değer olarak yerini almıştı. Sultan Veled, İbtida-name‘sinde babasının cenaze alayını şu şekilde anlatır;

■ Hicretin 672. (miladi 1273) yılında Ulu Sultan göç etti. Gözler yaşla doldu. Gönüller matem içinde inledi. Gayr-i müslim köyleri bile hüzne boğulmuştu. Her temiz insan ona sadık, her millet ona aşıktı. Halk: «O, Hazreti Peygamber’in nuru ve sırrıdır. Faziletlerin sonsuz denizidir» demekteydi. O gün, kimse yanıp yakılmadan sükunet bulmadı. Bütün halk büyük bir elem içinde: «O, bir hazine idi. Toprak altında gizlendi.» dediler.
Eflaki‘nin anlattığına göre, Hz. Mevlana’nın tabutu, halkın izdihamından altı kez yenilendi. Cenazesi, öğle namazında kalkmış olmasına karşın ancak ikindi namazından sonra makberine varabildi.

Tabib Ekmelüddîn halka hitap ediyordu;

“Edebe riayet ediniz! Teşyi vazifenizi sükunet içinde saygı ile yapınız! Bu, hakiki şeyhlerin sultanı Mevlana idi; göç etti.”

Vasiyeti gereği Şeyh Sadreddin-i Konevî, cenaze namazını kıldırmak için tabutun önüne geçince, üzüntüsünden hıçkırmaya başladı. bayılacak gibi oldu. Kollarına girip geriye çektiler. Onun yerine Kadı Siracüddin geçerek namazı kıldırdı.

Hz. Mevlana diyor ki,

“Ölürken gülmeyen kimseyi muma benzetme! Aşk yolunda ancak mum gibi eriyenler, amber gibi kokular neşrederler.“

Hz. Mevlana’dan inciler;

■ Batmayı gördün ; doğmayı da seyret! Güneş’le Aya gurubdan ziyan gelir mi?

■ Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Endişelenme! İnsan tohumu bitmeyecek diye
telaşlanma!

■ Toprağa konulduğumu zannetme! Ayağımın altında yedi gök vardır.

■ Bu ten sureti, yani ceset, toprağa kurban verilince, o can sureti kalır.

■ O ten sureti fani, can sureti ise bakidir.

“Bil ki ölüm, ruhun bir başka aleme doğması hadisesinin sancısıdır. Yani bu fani alem için adı ölümdür, ama baki ve ebedi olan alem için adı doğumdur!

■ Hem değil mi ki, canı Allah almaktadır; bil ki ölüm, has kullar için şeker gibi tatlıdır.

■ Keza ölüm, ateş bile olsa, Allah’a halil olana güllük gülistanlıktır; ab-ı hayattır.

■ Ölümü korkutucu kılan, zorlaştıran, şu ten kafesidir. Teni bir sedef gibi kırdığın zaman, ölümün inciye benzediğini sen de göreceksin!

Allah dostlarının en önemli özelliklerinden birisi de, ilahi aşkla kavrulmalarıdır. Hazreti Mevlana, ruhunda yanan aşk ateşinin ölümle bile sönmeyeceğini, bir beytinde ifade eder:

■ Vefatımdan sonra benim kabrimi aç ve içimin ateşi sebebiyle kefenimden nasıl duman yükseldiğini gör!

Bu sözlerin yankıladığı aşk hali içinde Hz. Mevlana ömrü boyunca hep bu şekilde yanan gerçek aşıkları aramıştır;

■ Bana öyle bir aşık gerek ki, içindeki alevden kıyametler kopmalı, gönlünün hararetiyle ateşleri bile kül etmeli! Gökler, onun güneşleri solduran nuruna bakıp da «Maşaallah, Maşaallah» demeli!”

Hz. Mevlana’nın son sözleri;

■ Rabbimiz, beni kendi hazretine davet ediyor. Artık gitmek zamanıdır. Ya Azrail! Çabuk ol! Beni Rabbime tez elden kavuştur!

—-

Sanmasınlar yıkıldık,
Sanmasınlar çöktük;
Bir başka bahar için
Sadece yaprak döktük’.

(Mevlana)



Bu yazı 725 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI