Bugun...
'İlmin Olmadıkça Erdemin Faydası Olmaz'


Rıdvan Bülbül ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
 
 

■ Adalet Mülkün temelidir

■ Allah’a karşı alçak gönüllü bir duyarlılık

sevgi ve ürperti duyguları taşımadıkça

kurtulmanın faydası olmaz.

■ İlmin olmadıkça erdemin faydası olmaz.

( Hz. Ömer)

***

Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesad daha da arttı. Bu durumdan üzülen, yakınan bir mümin Hz. Ali’ye gelip sordu;

– Ya Ali neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında meydana geliyor, müminler birbirine düşüyor?

Hz. Ali yanıt verdi;

– Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok.

Hz. Ömer Mecliste hazır bulunanlara sordu;

– Eğer dileğiniz hemen kabul edilecek olsa ne dilerdiniz?

Birisi;

– Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm’a daha çok hizmet edeyim diye.

Bir başkası;

– Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye.

Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu kez de meclistekiler, Hz. Ömer’e sordu;

– Ya Ömer peki sen ne dilerdin?

Hz. Ömer yanıt verdi;

– Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi Müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm’a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.

Mekke’nin Fethinden sonra İslam’ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı 80’i aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber’in

huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telafi edercesine aşkla kelime-i şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken Sıddıyk (yürekten onaylayıp , sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu sevinç değil üzüntü ağlayışıydı. Meclisteki herkesin hayretine neden olmuştu. Sordular;

– Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun?

Ebu Bekir yanıt verdi;

– Allah’ın Resulünün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin Müslüman olmasıydı. Bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun! Babamın Müslümanlığı kabulünden dolayı gönlümün hoşnutluğu yerine amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Rasûlünün gönlü hoşnut olsun. İşte bunun için ağlıyorum.

Hz. Peygamber, azadlı kölesi Zeyd bin Hârise’yi çok severdi; oğlu Üsame’yi de. Babayı da, oğlunu da gerektiğinde kollardı.

Hz. Ömer ganimet dağıtıyordu. Oğlu olan Abdullah’a üç verirse Üsame’ye nedense dört veriyordu. Abdullah, nedenini sordu;

– Üsame’nin katılıp benim katılmadığım tek cihat hatırlamıyorum. Neye dayanarak ona benden fazla veriyorsun?

Hz. Ömer, şu açıklamada bulundu;

– Hz. Peygamber onun babasını senin babandan, Üsame’yi de senden çok sever ve kollardı. O’nun her işinde muhakkak bir hikmet vardır. Ben O’nun sevdiğini, kendi sevdiğime tercih ederim.

….

Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer’in huzuruna çıktı.Yanında kısa boylu, biri bulunuyordu. Hz. Ömer, “Bu kim?” diye sordu. Kumandan anlattı;

– Benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi sayesinde kazandım, diyebilirim.

Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak. Halife sordu;

– Hani sağ kolun nerede?

– Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.

Hz. Ömer bu kez konuştu;

– Allah’tan başka hiç bir kimseye dayanmamak ve güvenmemek gerektiğini geçen söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir, diye düşündüm.

….

Halife Hz. Ömer kırbasını (su tulumu, su kabı) sırtına yüklenmiş, Medine’nin kalabalık sokaklarında dolaşıyordu. Babasını gören oğlu Abdullah, arkasında yetişip sordu;

– Ne yapıyorsun, koskoca halife sırtında kırba taşır mı, kimse mi bulamadın?

– Oğlum, adam bulamadığımdan ya da başka bir zorunluluktan taşıyor değilim. Nefsime gurur geldi, kendimi beğenir gibi oldum, küçültmek için bu yola başvurdum.

Hz. Ömer bir gün hanımına sordu;

– Yanında bir dirhem para var mı?

Hanımı yanıt verdi;

– Sultanda yoksa bende nasıl olsun!

Yanıt hoşuna gitti. Ona bakıp konuştu;

– Doğru söylüyorsun. Ama yanımda bir dirhem para olmaması, kızgın bir zinciri boğazımda taşımaktan daha iyidir.

Oğlu, bin dirhem para verip yüzük taşı almıştı. Hz. Ömer bunu öğrenince, ona mektup yazıp şöyle seslendi;

“Ey oğlum, o aldığın yüzük taşını sat da, o para ile bin yoksulun karnını doyur. Onun yerine iki dirhem değerinde bir yüzük taşı al. Üzerine de; (Haddini bil) diye yazdır. Gözlerinden öperim.”

■ Hakiki mühacid, nefsinin boş arzularına karşı gelebilen ve haramlardan korunandır.

Biliniz ki din, ciddiyet ve samimiyettir.

■ Günah ve harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmadıkça aklın faydası olmaz

■ Edep olmadıkça asaletin faydası olmaz.

■ Cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz.

■ Güven olmadıkça sevincin faydası olmaz.

■ Kanaat olmadıkça fakirliğin faydası olmaz. ■ Alçak gönüllülük olmadıkça yükselmenin faydası olmaz.

■ Allah’ın başarıya ulaştırması olmadıkça çalışmanın faydası olmaz. (Hz Ömer)



Bu yazı 552 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI