Bugun...
Hz. Ali ve Hz. Ömer'den Öyküler


Rıdvan Bülbül ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
 
 

■ Acelenin meyvesi yanlışlıktır.

■ Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.

■ Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.

■ Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenlerin zalimliğidir.

■ Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.

■ Adalet ve eşitliği gözetmek siyasetlerin en iyisidir.

■ Adil ol, kudretin sürekli olsun.

■ Adil davranış siyasetlerin en iyisidir.

■ Affetmekten utanmayın. Cezalandırmakta acele etmeyin.

■ Ahmak, her lafın başında yemin eder.

■ Akıl, gurbette yakın bulmaktır; ahmaklık vatanda gurbete düşmektir.

■ Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.

■ Akıl gibi zenginlik, cehalet gibi yoksulluk yoktur. Edebe uymak bir kazanç, danışmak bir güçtür.

■ Akıllı bir insan fakir olabilir, fakat o hiç kimsenin sadakasına muhtaç değildir.

■ Acelenin meyvesi yanlışlıktır.

■ Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.

■ Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.

■ Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenlerin zalimliğidir.

■ Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.

■ Adalet ve eşitliği gözetmek siyasetlerin en iyisidir.

■ Adil ol, kudretin sürekli olsun.

■ Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir. (Hz. Ali)

***

Hz Peygamberin arkadaşlarından Abdullah oğlu Cabir rüyasında, büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Bunun önemli bir mesajı olmalıydı. Bu rüyayı yoracak kişi olarak ilk kez Hz. Ali aklına geldi.

Hz. Peygamberin “İlim beldesinin kapısı” diye nitelediği Hz. Ali ancak güvenilir bir açıklama getirebilirdi. Bu düşüncelerle rüyasını yordurmak üzere Hz. Ali’ye başvurdu ve gördüklerini salt biçimde anlattı. Sonra da bu rüyasının ne anlama geldiğini sordu.

Hz. Ali rüyayı yorumlamaya başladı;

– Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri (amir ve memurları); hastaların sağları ziyaret etmesi, yoksulların hallerini arzetmek için zenginlerin peşinde koşmasını; kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler, uzaktan veya dışardan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını; minberde duran koca koca putlar ise, layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder.

….

Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesad daha da arttı. Bu durumdan üzülen, yakınan bir mümin Hz. Ali’ye gelip sordu;

– Ya Ali neden Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer döneminde meydana gelmeyenler senin döneminde meydana geliyo?

Hz. Ali yanıt verdi;

-Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok.

Hz. Ali Ordusu ile savaşa gitmekteyken uğradığı konak yerlerinde su bulamaz. Sonunda Bir kilise görünür o yana yönelirler. Kiliseye varınca su isterler. Kilisedekiler: der ki;

-10 mil uzakta su var.

– Oraya gitmeye gerek yok şurayı kazın.

İşaret edilen yer kazılır. Büyük bir taş ortaya çıkar. Uğraşırlar taşı oynatamazlar. Hz. Ali , parmaklarını taşın altına sokunca sanki bir tüy örneği kalkar; saf, tatlı ve soğuk bir su fışkırır. Sevinç ve şükürle içilir, kaplar dolar. Kilisenin Papazı ve diğerleri onları izler ve sevinçle

Hz. Ali’nin huzuruna gelir ve sorarlar:

– Siz yoksa Peygamber mi siniz?.

– Hayır ben peygamber değilim, ama son peygamberin damadı ve halifesiyim!

Papa kelime-i şehâdet getirip Müslüman olur;

– Müminlerin emiri!Taşı kaldıranı zâtı bekleyip görmek için yapmışlardır. Kitaplarımızda yazar, büyüklerimiz anlatırdı; Taşı peygamber ya da Halifesi kaldırabilir. Taşı sizin kaldırdığınızı görünce, yıllardır beklediğim arzuya kavuştum.

Hz. Ali buyurur ki:

– Allahü teâlâya hamd olsun!

Rahip orduya katılır, şehitliğe kavuşur…

***

■ Adalet olmadıkça yönetimin faydası olmaz.

■ Günah ve harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmadıkça aklın faydası olmaz.

■İlmin olmadıkça erdemin faydası olmaz.

■Allah’a karşı alçak gönüllü bir duyarlılık sevgi ve ürperti duyguları taşımadıkça kurtulmanın faydası olmaz.

■ Edep olmadıkça asaletin faydası olmaz.

■ Cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz.

■ Güven olmadıkça sevincin faydası olmaz.

■ Kanaat olmadıkça fakirliğin faydası olmaz.

■ Alçak gönüllülük olmadıkça yükselmenin faydası olmaz.

■ Allah’ın başarıya ulaştırması olmadıkça çalışmanın faydası olmaz. (Hz Ömer)

***

Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer’in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer sordu;

– Bu kim?

– Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim. Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna çıktı. Mağlup kumandan olarak sordu;

– Hani sağ kolun nerede?

– Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.

Hz. Ömer bu kez konuştu:

– Allah’tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm.

Hz. Ömer mecliste hazır bulunanlara sordu;

– Eğer dileğiniz hemen kabul edilecek olsa ne dilerdiniz?

Birisi;

– Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm’a daha çok hizmet edeyim diye.

Bir başkası;

– Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye.

Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu kez de meclistekiler, Hz. Ömer’e sordu;

– Ya Ömer peki sen ne dilerdin?

Hz. Ömer yanıt verdi;

– Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi Müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm’a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.

Halife Hz. Ömer bir gün kırbasını (su tulumu, su kabı) sırtına yüklenmiş, Medine’nin en kalabalık sokaklarında dolaşıyordu.Bu durum oğlu Abdullah’ın da gözüne ilişti ve sordu;

– Baba sen ne yapıyorsun, koskoca halife sırtında kırba taşır mı?

– Oğlum, adam bulamadığım için ya da başka bir zorunluluk dolayısıyla taşıyor değilim. Nefsime gurur gelir gibi oldu, kendimi beğenir gibi oldum, sırf onu küçültmek için bu yola başvurdum.

Ramazan’da Medineli Halife Hz. Ömer’i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer’e kab içinde bir içecek sunuldu.

Hz. Ömer sordu:

“Bu nedir?”

Ev sahibi yanıt verdi:

“ Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık”

Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi:

“Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem.”

Sefer hazırlığı yapılırken Peygamberimiz herkesten en üst düzeyde maddi destek istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı.

Hz. Peygamber sordu:

– Ya Ömer, malının ne kadarını getirdin?

Hz. Ömer yanıt verdi:

– Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.

Sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük yardımda bulundu. Hz. Peygamber sordu:

– Malının ne kadarını getirdin?

Yanıt verdi:

– Tümünü getirdim ya Resulallah! Evimde Allah ve Resul sevgisinden başka bir şey bırakmadım.

Bunun üzerine Resullah buyurdu ki;

– Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir’i kimse geçemeyecek.



Bu yazı 626 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI