Bugun...
'Din insanların gidasıdır!'


Rıdvan Bülbül ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
ridvanbulbul@yenimeram.com.tr
 
 

■ Ne Mutlu Türküm Diyene, Milli Birlik Esastır, Ordumuza Şükran Borçluyuz!

(Atatürk döneminde İstanbul’un Kurtuluş yıldönümlerinde camilere asılan mahyalardan)

***

Atatürk’ün Balıkesir’de Zağanos Paşa Camii’nde okuduğu hutbenin bir bölümü sarı pirinç levha üzerine yazılıp, aynı caminin dış giriş kapısının sağ tarafındaki duvara monte edildi. Bu arada eşi Latife Hanım’la birlikte kaldıkları Sâcitzâde Mahmut Bey’in evinde namazını kılması için Gazi Paşa’ya seccade ile tespih armağan verildi. Seccade Balıkesir Kuvay-ı Millîye müzesinde bulunuyor.

■ Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. (Atatürk)

Mustafa Kemal Atatürk, Cemaatle birlikte öğle namazını kıldı, sonra minbere çıktı ve hutbesinde tarihî konuşmasını yaptı;

Tarih: 7 Şubat 1923, Çarşamba

Yer…: Balıkesir, Zağanos Paşa Camii

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Askerin Şerefi” başlıklı hutbesinden önemli kesitler;

■ Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için değildir. Camiler özellikle

din ve dünya için neler yapmak zorunda mecburiyetinde olduğumuzu düşünmek, fikir alışverişinde bulunmak içindir. Her şey ancak danışarak iyi yola sevk edilir. Hz. Peygamber çalışma arkadaşlarıyla meşveret eder, dünya işlerinde kendinden kuvvetli, daha zekî arkadaşları olduğunu teslim buyururlardı.

■ Bugün ülkenin ilerlemesi için, bunların dayandığı bağımsızlığımız kayıtsız şartsız egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü açıkça söyleyelim konuşup dertleşelim. Ben size yalnız kendi düşündüklerimi söylemek değil, sizin düşündüklerinizi bilmek istiyorum. Gerçek yolu bulmak için halkın duygularını daima bilmek gerekir.

■ Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, demektir. Hutbenin anlamı budur. Hutbeyi veren Hatip’tir; söz söyleyen demektir.

■ Hz. Peygamber yaşarken, hutbeyi kendileri söylerlerdi. Peygamber Efendimiz ve ilk dört Halife’nin hutbelerini okuyacak olursanız gerek Peygamberin, gerek dört Halîfe’nin söylediği şeyler o günün meseleleridir.

■ Düşmansız insan olmaz. İnsanın dostu bir ise düşmanı bindir derler. Düşmanın açığı var, gizlisi var, bilineni var, bilinmeyeni var, küçüğü var, büyüğü var. Düşman değil mi, hepsi fırsat kollar, hepsi bir zamanını bekler. Onun için insan daima uyanık olmalıdır.

■ Düşman ile karşı karşıya gelmeyi arzu etmeyiniz. Fakat her ne sebeple olursa olsun, düşmanla karşı karşıya gelmek zorunda kalırsanız, o zaman düşmandan daha kararlı olunuz, düşmana arka çevirmeyiniz, düşmandan kaçmayınız. Çünkü düşmandan kaçanların cezası, dünyada hüsran ve helak, ahirette azaba uğramaktır. ise fenadır.”

■ Düşmana karşı güç hazırlamak üzerimize farzdır. En mühim kısımlarından biri de şüphe yok ki askerdir. Asker, düşmanlara karşı dinimizi, yurtlarımızı, ırz ve namuslarımızı koruyan silahlı kuvvettir. Bunun için askerlik mukaddes bir vazifedir.

■ Allah’ını, Peygamberini, yurdunu, yuvasını seven, ırz ve namusunun kıymetini bilen her insan, askerlik görevini seve seve yapmalıdır.

Dinimizde askerliğin mertebesi yüksektir. Ölürse şehit, kalırsa gazidir. Peygamberlik rütbesinden sonra en yüksek rütbe şehitliktir.

■ Peygamberimiz buyuruyorlar ki; ‘Allah için bir gece nöbet beklemek, gecesi namaz, gündüzü oruçlu geçen bin geceden hayırlıdır.”

Efendimiz hadis-i şerifinde buyurmuşlardır;

‘İki göze cehennem ateşi dokunamayacaktır. Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda gece karakol bekleyen göz”

■ Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür. (Atatürk)

***

Mustafa Kemal Atatürk, 1931 yılındaki Konya gezisinde Selçuklu döneminden kalan Alaaddin Camii’nin ve ek yapılarının orduya tahsis edildiğini görünce bu durumdan rahatsız oldu, Başvekil İsmet İnönü’ye çektiği telgrafla derhal caminin ve ek yapılarının boşaltılıp restorasyonunun yapılmasını istedi.

İşte o telgraftan bir bölüm:

“Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine,

1. (…) Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri ve eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim (…)

2. Konya’da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük harabi içinde bulunmalarına rağmen 8 asır evvelki Türk medeniyetlerinin hakiki mimari şaheserleri sayılacak kıymette bazı mebani vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alaaddin Camii, Sahip Ata Medrese, cami ve türbesi, Sırçalı Mescit ve İnce Minareli Cami derhal ve müstecelen tamire muhtaç haldedir. Bu tamirin gecikmesi, bu abidelerin kamilen indriasını mucip olacağından, evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs zevat nazaretile tamiri temin buyrulmasını rica ederim.

Gazi Mustafa Kemal.”

(Atatürk’ün, Başbakan İsmet Paşa’ya gönderdiği 22 Mart 1931 tarihli telgraf.)

Atatürk’ün dinle ilgili sözleri

■ “Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri)

■”Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. … İslam’ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz”

(Atatürk”ün Söylev ve Demeçleri)

■ “Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu hatadır. Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır. İslam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kuralla bağlanmış zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal yaşantısında kadınlar bilimsel yönden eğitim ve öğretim görmekte ve diğer konularda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir.”

(Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri) 1959, c.2,

■ Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, terakkiye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, sun’i, batıl inanışlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat cahiller, acizler sırası gelince aydınlanacaklar. Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir. Onları kurtaracağız.” (Atatürk ve Din Eğitimi)

■ Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir?”



Bu yazı 498 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI