Bugun...
Kitabullâh Diyor Ki...


Ahmed Hulusi
Yazar
 
 

1. “Ya eyyühelleziyne amenû Aminu Billâhi...” (4.Nisâ: 136)

“Ey iman edenler, ‘B’ harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh’a...”

 

2. “Ve minenNâsi men yekulü amennâ Billâhî ve Bil yevmil âhıri ve mâ hum Bimu’miniyn” (2.Bakara: 8)

“İnsanlardan bir kısmı ‘B’ işareti kapsamınca (varlıklarını Allâh Esmâ’sının oluşturduğu inancıyla) Allâh’a ve âhiret süreçlerine (sonsuzluk içinde, kendilerinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşayarak yer alacaklarına) iman ettiklerini söylerler; ne var ki imanları gerçekte bu kapsamda değildir!”

 

3. “…fe aminu Billâhi ve Rasûlihin Nebiyyil Ümmiyyilleziy yu’minu Billâhi ve kelimatiHİ…” (7.A’raf: 158)

“…Bu yüzden iman edin, Esmâ’sıyla nefsinizin dahi hakikati olan Allâh’a ve Ümmî Nebi olan O Rasûl’e ki O, Esmâ’sıyla nefsinin dahi hakikati olan Allâh’a ve O’nun bildirdiklerine iman eder…”

 

4. “Feemmelleziyne amenû Billâhi va’tesamu Bihi feseyüdhıluhüm fiy rahmetin minHU ve fadlin ve yehdıyhim ileyHİ sıratan müstekıyma” (4.Nisâ’: 175)

“Esmâ’sıyla her şeyin aslı olan Allâh’a iman edip, O’na hakikatleri olarak sımsıkı tutunanlara gelince, onları HÛ’dan bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırat-ı müstakime hidâyetleyecektir.”

 

5. “Ve izâ kıyle lehümüttebi’û mâ enzellAllâhu kalû bel nettebi’u mâ elfeyna aleyhi abâena* evelev kâne abâühüm lâ ya’kılune şey’en ve lâ yehtedûn” (2.Bakara: 170)

“Onlara: ‘Allâh’ın inzâl ettiğine (varlığın ve varlığınızın Allâh Esmâ’sı olduğuna ve Sünnetullâh bilgisine) iman edin” denildiğinde onlar: ‘Hayır, babalarımız neye tâbi ise biz de onların tâbi olduklarına (dışsal tanrısallığa) uyarız’ derler... Ya babaları gerçeğe akıl erdiremeyen hakikati bulamamış kişidiyseler?”

 

6. “…innAllâhe le Ğaniyyün anil alemiyn” (29.Ankebût: 6)

“…Muhakkak ki Allâh, âlemlerden (Esmâ bileşimi birimselliklerden) elbette Ğaniyy’dir (“HÛ”viyeti {ZÂT’ı} itibarıyla, Esmâ’sında açığa çıkanlarla kayıtlanmaktan veya onlarla sınırlı tanımlanmaktan münezzehtir)!”

 

7. “…Leyse kemisliHİ şey’*…” (42.Şûrâ: 11)

“…O’nun benzeri bir şey yoktur!..”

 

8. “Küllü men ‘aleyhâ fan; ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel`İkrâm” (55.Rahmân: 26-27)

“Arzda (bedensel yaşamdaki benliklerin) hepsi fânidir (her bedendeki nefs - bilinç ölümü tadar). Zül’Celâli vel’İkrâm Rabbinin vechidir (Esmâ mânâları) Bakıy olan!”

 

9. “Lâ tüdriküHUl ebsaru ve HUve yüdrikül ebsar*…” (6.En’am: 103)

“Ebsar (görme - değerlendirme organları) O’nu idrak edemez; O, ebsarı idrak eder (değerlendirir)!”

 

10. “…Len teraniy…” (7.A’raf: 143)

“…Beni, asla göremezsin! (yâ Musa)…”

 

11. “Ma kaderullahe hakka kadriHİ…” (22.Hac: 74)

“ALLÂH’ı (adıyla işaret edileni) hakkıyla değerlendiremediler!..”

 

12. “ErRahmânu alel Arşisteva” (20.Tâhâ: 5)

“Rahmân, Arş’a istiva etti (El Esmâ’sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle).”

 

13. “İnnema emruhû izâ erade şey’en en yekule lehu kün feyekûn; fesubhanelleziy BiyediHİ melekûtü külli şey’in ve ileyHİ turce’ûn” (36.Yâsiyn: 82-83)

“Bir şeyi irade ettiğinde, O’nun hükmü, ona ‘Kün = Ol!’dan (olmasını istemesinden) ibarettir!.. (O şey kolaylıkla) olur. Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan’dır... O’na rücu ettirileceksiniz.”

 

14. “Ve fiy enfüsiküm* efela tubsırun” (51.Zâriyat: 21)

“Nefslerinizde (Benliğinizin hakikati)! Hâlâ (fark etmiyor) görmüyor musunuz?”

 

15. “Ve men kâne fiy hazihi a’ma fehuve fiyl ahıreti a’ma ve edallu sebiyla” (17.İsra’: 72)

“Kim bu dünyada âmâ (hakikati göremeyen) ise o, gelecek sonsuz yaşamda da âmâdır (kördür)(Düşünce) yolu (tarzı) itibarıyla daha da sapmıştır!”

 

16. “HUvel’Evvelu vel’Âhıru vezZâhiru velBâtın*…” (57.Hadiyd: 3)

“HÛ’dur, Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın (“HÛ”dan gayrı olarak hiçbir şey yoktur)!..”

 

17. “…ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd” (50.Kaf: 16)

“…Biz ona, şah damarından daha yakınız!”

 

18. “…ve HUve me’akum eyne ma küntüm*…” (57.Hadiyd: 4)

“…Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esmâ ül Hüsnâ’sıyla varolması sonucu) beraberdir! (Mâiyet sırrına işaret).”

 

19. “…feeynemâ tüvellû fesemme VECHULLÂH…” (2.Bakara: 115)

“…Ne yana dönersen Vechullâh karşındadır (Allâh Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!..”

 

20. “…elâ inneHU Bi külli şey’in Muhıyt” (41.Fussilet: 54)

“…Dikkat edin! Muhakkak ki O, Bi-küllî şey’in (her şeyin Esmâ özellikleri ile varlığını meydana getiren olarak) Muhiyt’tir (ihâta eder)!”

 

21. “Ve ma hâlâknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk*…” (15.Hicr: 85)

“Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık!..”

 

22. “…kulillâhu sümme zerhüm fiy havdıhim yel’abun” (6.En’am: 91)

“… ‘Allâh’ de, sonra bırak onları daldıklarında oynayıp dursunlar!”

 

23. “…ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnALLÂHe rema…” (8.Enfâl: 17)

“…(Oku) attığında sen atmadın, atan Allâh’tı!..”

 

24. “Lâ yüs’elu amma yef’alu…” (21.Enbiyâ’: 23)

“Yaptığından soru sorulmaz!..”

 

25. “…yahlüku mâ yeşa’*…” (42.Şûrâ: 49)

“…Dilediğini yaratır…”

 

26. “…innAllâhe yef’alu ma yüriyd” (22.Hac: 14)

“…Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim - İrade - Kudret).”

 

27. “…ve yef’alullahu ma yeşa’” (14.İbrahiym: 27)

“…Allâh dilediğini yapar!”

 

28. “…ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd” (22.Hac: 16)

“…Muhakkak ki Allâh kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidâyet eder.”

 

29. “…yehdillâhu linûriHİ men yeşâ’*…” (24.Nûr: 35)

“...Allâh (insanın hakikati olan Esmâ mertebesi) dilediği kimseyi kendi nûruna (kendi hakikati ilmine) erdirir!”

 

30. “Men yehdillâhu fe “HU”vel mühtediy*…” (7.A’raf: 178)

“Allâh kime hidâyet eder ise, odur hakikate eren!..”

 

31. “Ve men yehdillâhu fema lehu min mudıll*…” (39.Zümer: 37)

“Allâh kime hidâyet ederse, kimse onu saptıramaz!..”

 

32. “…ve yehdiy ileyHİ men yüniyb” (42.Şûrâ: 13)

“…kendine yönelenleri de hakikate erdirir!”

 

33. “Yü’til Hıkmete men yeşâu, ve men yü’tel Hıkmete fekad utiye hayren kesiyra* ve ma yezzekkeru illâ ülül elbab” (2.Bakara: 269)

“Hikmeti dilediğine verir. Kime Hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiştir. Bunu, derin düşünebilen akıl sahiplerinden gayrısı anlamaz.”

 

34. “…Allâhu yectebiy ileyHİ men yeşau…” (42.Şûrâ: 13)

“…Allâh dilediğini kendine seçer…”

 

34. “…zâlike fadlullahi yü’tiyhi men yeşa’*…” (57.Hadiyd: 21)

“…İşte bu Allâh’ın fazlıdır ki onu dilediğine verir!..”

 

36. “Femen yüridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu li’lİslâm* ve men yürid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan harecen keennema yassa’adu fiys Semâ’*…” (6.En’am: 125)

“Allâh kimin için hidâyet murat ederse, onun sadrını (içini - anlayışını) İslâm’a (teslim olmuşluğunun farkındalığına) açar! Kimi de saptırmayı dilerse; onun da sadrını (içini) daraltır, sanki zorlukla semâya yükseliyormuş gibi!..”

 

37. “…ve lakinnAllâhe yüzekki men yeşa’*…” (24.Nûr: 21)

“…Fakat Allâh dilediğini arındırır...”

 

38. “Kad eflaha men zekkâha” (91.Şems: 9)

“Gerçekten onu (bilincini) arındıran kurtulmuştur.”

 39. “…va’lemu ennAllâhe yehulü beynel mer’i ve kalbihi ve ennehu ileyHİ tuhşerun” (8.Enfâl: 24)

“…İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allâh (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile kalbi arasına girip engel olur... Siz O’na haşrolunacaksınız.”

 

40. “…külle yevmin HUve fiy şe’n” (55.Rahmân: 29)

“...HÛ her ‘AN’ yeni iştedir!”

 

41. “Yemhullahu ma yeşau ve yüsbit* ve ‘ındeHU Ümmül’Kitab” (13.Ra’d: 39)

“Allâh dilediğini ortadan kaldırır ve (dilediğini de) sâbit kılar. O’nun indîndedir Ümmül Kitap (ana BİLGİ - Esmâ mertebesinin her an nasıl bir şe’nde olacağının ilmi)!”

 

42. “Ma yubeddelul kavlu…” (50.Kaf: 29)

“Benim katımda hüküm değiştirilmez!..”

 

43. “…vAllâhu yerzuku men yeşâu Bi ğayri hisab” (2.Bakara: 212)

“...ALLÂH dilediğine hesapsız rızık verir.”

 

44. “…li küllin cealna minküm şir’aten ve minhaca*…” (5.Mâide: 48)

“...Sizden her biriniz için bir şir’at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk...”

 

45. “Âmener Rasûlü Bi mâ ünzile ileyhi min Rabbihî…” (2.Bakara: 285)

“Er Rasûl (Hz. Muhammed a.s.) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh Esmâ’sı bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir…”

 

46. “…lâ nuferriku beyne ehadin min RusuliHİ…” (2.Bakara: 285)

“...O’nun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız...”

 

47. “…lev yeşaullahu lehedenNase cemiy’a*…” (13.Ra’d: 31)

“…eğer Allâh dileseydi elbette insanların hepsini hakikate erdirirdi!..”

 

48. “Velev şi’na leateyna külle nefsin hüdaha ve lâkin hakkal kavlü minniy leemleenne cehenneme minel cinneti venNasi ecma’ıyn” (32.Secde: 13)

“Eğer dileseydik, her benliğe kendi hakikatini elbette fark ettirirdik! Ne var ki benden: ‘Cinlerden ve insanlardan oluşan toplulukla cehennemi elbette dolduracağım’ sözü hak olmuştur.”

 

49. “Velev şâe Rabbüke leamene men fiyl Ardı küllühüm cemiy’a* efeente tükrihün Nase hatta yekûnu mu’miniyn; Ve ma kâne li nefsin en tu’mine illâ Biiznillâh*…” (10.Yûnus: 99-100)

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa, elbette hepsi toptan iman ederdi... Olayın gerçeği bu iken; sen, iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın? Kendisini yaratan Allâh Esmâ’sının bileşimi elvermedikçe, bir nefs için iman etmek mümkün değildir! etmek mümkün değildir!”

 

50. “Ma aler Rasûli illel belağ*…” (5 Mâide: 99)

“Rasûle düşen sadece tebliğ etmektir!..”

 

51. “Lâ ikrahe fid DİYNi” (2.Bakara: 256)

“DİN’de (Allâh yaratısı sistem ve düzeni {Sünnetullâh} kabul konusunda) zorlama yoktur!..”

 

52. “…ve ma künna muazzibiyne hatta neb’ase Rasûla” (17.İsra’: 15)

“...Biz bir Rasûl oluşturup (bâ’s edip) onunla uyarmadıkça azap yaşatmayız!..”

 

53. “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil ‘alemiyn” (21.Enbiyâ’: 107)

“Seni âlemler (insanlar) için sadece rahmet olarak irsâl ettik!”

 

54. “…ve lâkin Rasûlellahi ve Hatemen Nebiyyiyn*…” (33.Azhab: 40)

“…Fakat Allâh Rasûlüdür; Nebilerin Hâtemidir (zirvesi - sonuncusudur)...

 

55. “Ya eyyühel müddessir; Kum feenzir” (74.Müddessir: 1-2)

“Ey Müddessir (bürünmüş olan)! Kalk da uyar!”

 

56. “Kul innema ene beşerun mislüküm…” (18.Kehf: 110)

(Rasûlüm) de ki: ‘Ben, benzeriniz olan, bir beşerim (dolayısıyla siz de benim gibisiniz)’…”

 

57. “Ve etıy’ullahe ve RasûleHU…” (8.Enfâl: 46)

“Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin…”

 

58. “İnned Diyne ‘indAllâhil İslâm*…” (3.Âl-u İmran: 19)

“Allâh indînde Din, İslâm’dır!..”

 

59. “Ve men yebteğı ğayrel İslami diynen felen yukbele minhu…” (3.Âl-u İmran: 85)

“Kim İslâm’dan (teslim olunmuşluğun idrakından) başka bir Din (sistem ve düzen) arayışındaysa, bu geçersizdir!..”

 

60. “Efemen şerahAllâhu sadrehû lil İslâmi fe huve alâ nûrin min Rabbih*…” (39.Zümer: 22)

“Allâh kimin derûnunu İslâm’ı kavrayacak şekilde genişletti ise, o Rabbinden bir nûr üzere değil midir?..”

 

61. “…elyevme ekmeltü leküm diyneküm ve etmemtü aleyküm nı’metiy ve radıytü lekümül İslame diyna*...” (5.Mâide: 3)

“…Bugün sizin için Dininizi ikmal ettim (Din konusundaki bilgilenmenizi), üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için Din (anlayışı) olarak İslâm’a (Allâh’a tam teslimiyete) razı oldum...”

 

62. “HUvelleziy yüsavviruküm fiyl erhami keyfe yeşa’*…” (3.Âl-u İmran: 6)

“Sizi rahimlerde (ana karnında - Rahıymiyetinde - varlığınızı oluşturan Esmâ mertebesinde) dilediği gibi şekillendiren (oluşturan - programlayan) HÛ’dur!..”

 

63. “…ve in tusıbhüm hasenetün yekulu hazihi min indillâhi, ve in tusıbhüm seyyietün yekulu hazihi min ındike, kul küllün min indillâh*…” (4.Nisâ’: 78)

“...Eğer onlara bir iyilik isâbet ederse ‘Bu Allâh indîndendir’ derler. Eğer bir kötülük isâbet ederse ‘Bu senin indîndendir’ derler. De ki: ‘Hepsi de Allâh indîndendir!..’”

 

64. “Ve Rabbüke yahlüku ma yeşau ve yahtâr* ma kâne lehümül hıyeretü…” (28.Kasas: 68)

“Rabbin dilediğini yaratır ve seçer! Onların ihtiyârı (seçim hakkı) yoktur!..”

 

65. “…ve men yuhricülhayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve men yüdebbirul emre, feseyekulunAllâh*…”(10.Yûnus: 31)

“‘Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esmâ’sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma hâlini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?’... ‘Allâh’ diyecekler...”

 

66. “…ve men şekere feinnema yeşküru linefsih*…” (27.Neml: 40)

“…Kim şükreder ise şüphesiz ki şükrü nefsinedir!..”

 

67. “Evelemma esabetküm musıybetün kad esabtüm misleyha, kultüm enna hazâ* kul huve min ındi enfüsiküm* innAllâhe alâ külli şey’in Kadiyr” (3.Âl-u İmran: 165)

“Düşmanlarınıza iki katını tattırdığımız bir musîbet sizin başınıza gelince ‘Bu nasıl, neden oldu?’ diyorsunuz. De ki: ‘O, nefsaniyetinizin getirisidir!’ Kesinlikle, Allâh her şeye Kaadir’dir.”

 

68. “…ve men yetevekkel alALLÂHi feHUve hasbüh…” (65.Talâk: 3)

“…Kim Allâh’a tevekkül ederse, O, ona yeter!..”

 

69. “…iste’ıynû Billâhi...” (7.A’raf: 128)

“…Allâh’tan (Ulûhiyeti dolayısıyla hakikatinizden; benliğinizi oluşturan El Esmâ’sındaki kuvveden) yardım isteyin ve sabredin...”

 

70. “Ve kada Rabbüke elle ta’budu illâ iyyahu…” (17.İsra’: 23)

“Rabbin, sadece O’na kulluk etmenizi hükmetti...”

 

71. “Ve ma halaktül cinne vel inse illâ liya’budun” (51.Zâriyat: 56)

“Ben cini ve insi yalnızca (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) kulluk etmeleri için yarattım!”

 

72. “Bediy’üs Semâvâti vel Ard* ve izâ kada emran feinnemâ yekulü lehû kün feyekün” (2.Bakara: 117)

“Semâların ve arzın Bediy’idir (örneği benzeri olmadan icat edendir)... Bir işin olmasını dilerse ‘Ol’ der ve olur!”

 

73. “VALLÂHu halekakum ve ma ta`melun” (37.Sâffât: 96)

“Hâlbuki sizi de yaptıklarınızı da Allâh yaratmıştır!”

 

74. “Elem tera ennAllâhe yescüdü leHU men fiys Semavati ve men fiyl Ardı veşŞemsü vel Kameru venNücumü velCibalü veşŞeceru vedDevâbbü ve kesiyrun minenNas* ve kesiyrun hakka aleyhil azâb* ve men yühinillâhu fema lehu min mükrim* innAllâhe yef’alu ma yeşa” (22.Hac: 18)

“Görmedin mi ki Allâh (O’dur ki), semâlarda kim varsa ve arzda kim varsa; Güneş, Ay, Yıldızlar, Dağlar, Ağaçlar, Dabbeler (yürür canlılar) ve insanlardan birçoğu O’na secde etmede! Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur... Allâh kimi hor-hakir kılarsa, artık onu yüceltecek yoktur... Muhakkak ki Allâh dilediğini yapar.”

 

75. “Kul küllün ya’melu alâ şakiletih*…” (17.İsra’: 84)

“De ki: ‘Herkes yaratılış programı (fıtratı - şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyar!’..”

 

76. “Ve leHU men fiys Semavati vel Ard* küllün leHU kanitun” (30.Rûm: 26)

“Semâlarda (bilinçli) ve arzda (bedenli) kim varsa, O’nun içindir... Hepsi O’na itaat hâlindedir.”

 

77. “…ve in min şey’in illâ yüsebbihu Bi hamdiHİ ve lâkin lâ tefkahune tesbiyhahüm*…” (17.İsra’: 44)

“...Hiçbir şey yok ki, O’nun Hamdı olarak, tespih etmesin! Fakat siz onların işlevini anlamıyorsunuz!..”

 

78. “…ma min dabbetin illâ HUve ahızün Binasıyetiha*…” (11.Hûd: 56)

“…Hareket eden hiçbir canlı yoktur ki onun ‘Bi’nasiyesinde (alnında-beyninde var olarak/beyninden) tutmuş olmasın (Fâtır’ın beyni programlaması)…”

 

79. “Ve ma teşâûne illâ en yeşâAllâh*…” (76.İnsan: 30)

“Allâh dilemedikçe siz dileyemezsiniz!..”

 

80. “İnna külle şey’in halaknâhu Bİ KADER” (54.Kamer: 49)

“Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık!”

 

81. “Ve in min şey’in illâ ‘ındena hazainuh* ve ma nünezziluhu illâ Bi kaderin ma’lum” (15.Hicr: 21)

“Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indîmizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri - özellikleri) gereken ölçüsüyle inzâl ederiz (açığa çıkartırız).”

 

82. “Ma esabe min musıybetin fiyl’Ardı ve lâ fiy enfüsiküm illâ fiy Kitabin min kabli en nebraeha inne zâlike ‘alAllâhi yesiyr; likeyla te’sev ‘alâ ma fateküm ve lâ tefrahu Bima ataküm*…” (57.Hadiyd: 22-23)

“Arzda (bedeninizde - dış dünyanızda) ve nefslerinizde (iç dünyanızda) size isâbet eden hiçbir musîbet yoktur ki, bizim onu yaratmamızdan önce, bir kitapta (ilim boyutunda oluşmuş) olmasın! Muhakkak ki bu Allâh üzerine çok kolaydır! (Bunu bildiriyoruz) ki elinizden kaçana üzülmeyesiniz ve size verdiği ile de sevinip şımarmayasınız!..”

 

83. “…ve ‘asa en tekrahu şey’en ve huve hayrun leküm, ve ‘asa en tuhıbbu şey’en ve huve şerrun leküm* vAllâhu ya’lemü ve entüm lâ ta’lemûn” (2.Bakara: 216)

“…Sizin için hayır olan bir şeyden hoşlanmayabilir; sizin için şerr olan bir şeyi sevebilirsiniz. Allâh bilir, ne var ki siz bilmezsiniz!”

 

84. “Ma esabeke min hasenetin feminAllâhi, ve ma esabeke min seyyietin femin nefsike...” (4.Nisâ’: 79)

“Sana iyilikten ne isâbet ederse, Allâh’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir (nefsinin arzusuna uymandan)...”

 

85. “…ve lezikrullahi ekber*…” (29.Ankebût: 45)

“…Elbette ki Allâh zikri (hatırlanışı) Ekber’dir (Ekberiyeti hissettirir)!..”

 

86. “…vezkürullahe kesiyren lealleküm tüflihun.” (8.Enfâl: 45)

“…Allâh’ı çok çok zikredin (anın ve düşünün) ki zorluğu yarıp geçip, kurtuluşa eresiniz!”

 

87. “…vezkürûhu kemâ hedâküm…” (2.Bakara: 198)

“…O’nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla zikredin...”

 

88. “Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahâ*...” (2.Bakara: 286)

“Allâh kimseyi kapasitesi dışındakinden mükellef tutmaz…”

 

89. “Vezkürisme Rabbike ve tebettel ileyhi tebtiyla.” (73.Müzemmil: 8)

“Rabbinin ismini zikret (hatırla) ve her şeyden kesilip sırf O’na yönel!”

 

90. “Fezkürûniy ezkürküm...” (2.Bakara: 152)

“O hâlde beni zikredin (anın - düşünün) ki sizi zikredeyim...”

 

91. “…fezkürullahe kıyamen ve ku’uden ve alâ cünubiküm*…” (4.Nisâ’: 103)

“…ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh’ı zikredin…”

 

92. “Elleziyne yezkürunAllâhe kıyâmen ve ku’ûden ve alâ cünubihim…” (3.Âl-u İmran: 191)

“Onlar (öze ermişler) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allâh’ı anıp (hatırlayıp)...”

 

93. “Ve in techer Bil kavli feinneHU ya’lemüs Sirra ve Ahfâ.” (20.Tâhâ: 7)

“Sen düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen)(bil ki) kesinlikle O, Sırr’ı da (şuurundakini de) Ahfâ’yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de) bilir!”

 

94. “Ya eyyühelleziyne amenû lâ tülhiküm emvaluküm ve lâ evladuküm ‘an zikrillâh* ve men yef’al zâlike feülaike hümülhasirun” (63.Münafikun: 9)

“Ey iman edenler... Mallarınız da evladınız da sizi Allâh’ın zikrinden (Hakikatinizi hatırlamaktan) meşgul edip (gereğini yaşamaktan) alıkoymasın! Kimler bunu yaparsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!”

 

95. “Ve men a’reda an zikriy feinne lehu me’ıyşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyameti a’ma” (20.Tâhâ: 124)

“Kim zikrimden (hatırlattığım hakikatinden) yüz çevirir ise, muhakkak ki onun için (beden - bilinç kayıtlarıyla) çok sınırlı yaşam alanı vardır ve onu kıyamet sürecinde kör olarak haşrederiz.”

 

96. “…ve lâkin metta’tehüm ve abaehüm hatta nesüzZikr* ve kânu kavmen bura” (25.Furkan: 18)

“…Ne var ki, sen onları ve atalarını yararlandırınca, bedensel zevklere dalıp; nihayet, hakikat bilgisini hatırlamaz oldular! Sonunda mahvoldular!”

 

97. “Ve men ya’şü an zikrir Rahmâni nukayyıd lehu şeytanen fehuve lehu kariyn; ve innehüm leyesuddunehüm ‘anissebiyli ve yahsebune ennehüm mühtedun” (43.Zuhruf: 36-37)

“Kim (dünyevî - dışa dönük şeylerle) Rahmân’ın zikrinden (Allâh Esmâ’sının kendi hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) âmâ (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur! Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler!”

 

98. “İstahveze ‘aleyhimüşşeytanu feensahüm zikrAllâh* ülaike hızbuşşeytan* elâ inne hızbeşşeytani hümülhasirun” (58.Mücâdele: 19)

“Şeytan (yalnızca beden olma fikri) onlara yerleşti de, onlara Allâh’ın zikrini (hatırlatılan hakikatlerini, bedeni terk edip Allâh Esmâ’sıyla var olmuş yapılarıyla {şuur} sonsuza dek yaşayacaklarını) unutturdu! İşte onlar Hizbüş Şeytan’dır (şeytanî fikir yandaşları - kendini yalnızca beden sananlar)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbüş Şeytan (kendini yalnızca beden sananlar) hüsrana uğrayanların ta kendileridir!”

 

99. “Ricalun lâ tülhiyhim ticaretün ve lâ bey’un an zikrillâhi ikamis Salâti ve iytaizZekâti…” (24.Nûr: 37)

(Onlar o) Ricaldir ki, kendilerini ne ticaret ne de (dünyevî) alışveriş Allâh’ın Zikri’nden (hakikatlerini hatırlamaktan engelleyip), salâtın ikamesinden (hakikatini yaşamaktan) ve zekâtı vermekten (kendisindekini karşılıksız paylaşmaktan) alıkoymaz!”

 

100. “Ve izâ seeleke ‘ıbadiy ‘anniy feinniy kariyb* uciybu da’veteddâ’ı izâ de’âni…” (2.Bakara: 186)

“Kullarım sana BEN’den sorarlarsa, şüphesiz ki ben Kariyb’im (anlayış sınırı kadar yakın!)(“Şahdamarından yakınım” âyetini hatırlayalım)... Yönelip isteyene (dua) icabet ederim…”

 

101. “…ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla” (48.Feth: 23)

“…Sünnetullâh’ta asla değişme bulamazsın!”

 

102. “…ve len tecide lisünnetillahi tahviyla” (35.Fâtır: 43)

“…Sünnetullâh’ta bir değişme asla bulamazsın!”

 

103. “Hafizû ales Salevati ves Salâtil Vüsta…” (2.Bakara: 238)

“Salâtlara (namaz - Allâh’a yöneliş), özellikle orta salâta (ikindi - şuurda her an bunu yaşamaya) dikkat edin...”

 

104. “Feveylün lil musalliyn; elleziyne hüm ‘an Salâtihim sâhûn” (107.Mâûn: 4-5)

“Vay hâline o (âdet diye) namaz kılanlara ki; Onlar, (iman edenin mi’râcı olan) salâtlarından (okunanların mânâsını yaşamaktan) kozalıdırlar (gâfildirler)!”

 

105. “Elleziyne hüm fiy Salâtihim haşi’un” (23.Mu’minûn: 2)

“Onlar (iman edenler) salâtlarında hakkıyla Allâh’ı müşahede etmenin yaşantısı içindedirler.”

 

106. “…innema yahşAllâhe min ‘ıbadiHİl ‘ulema’*…” (35.Fâtır: 28)

“…Allâh’tan, kullarından ancak âlimler (“Allâh” ismiyle işaret olunanı fark edenler, Azametini bilenler) haşyet duyar!..”

 

107. “…ve hafuni in küntüm mu’miniyn” (3.Âl-u İmran: 175)

“…benden korkun, eğer iman ehliyseniz.”

 

108. “…ennen Nase kânu Bi âyâtiNA lâ yukınun” (27.Neml: 82)

“…insanların varlıklarındaki işaretlerimize (hakikatlerine) ikân sahibi olmadıklarını söyler!”

 

109. “…ve leinitteba’te ehvâehüm min ba’di mâ câeke minel ‘ılmi, inneke izen le minezzalimiyn” (2.Bakara: 145)

“…Yemin olsun ki, İlimden sana gelenden sonra onların hevâlarına (şartlanmalarına göre oluşan fikirler/istekler) tâbi olursan, kesinlikle zâlimlerden olursun!”

 

110. “Feekım vecheke liddiyni haniyfa* fıtratAllâhilletiy fetaren Nase aleyha* lâ tebdiyle li halkıllâh* zâliked diynül kayyimü, ve lâkinne ekseranNasi lâ ya’lemun” (30.Rûm: 30)

“Vechini (şuurunu) Hanîf olarak(tanrıya tapınmaksızın, Allâh’a şirk koşmaksızın) o Tek Din’e yönelt! O Allâh Fıtratı’na (beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) ki, insanları onun üzerine (o ana sistem ve mekanizmayla) yaratmıştır! Allâh yaratışında değişme olmaz! İşte bu, Din-i Kayyim’dir (sonsuz geçerli Sistem, Sünnetullâh’tır)... Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçeği) bilmezler.”

 

111. “İnniy veccehtü vechiye lilleziy fetaresSemâvati vel Arda Haniyfen ve ma ene minel müşrikiyn” (6.En’am: 79)

“Muhakkak ki ben vechimi (bilincimi) hanîf (tanrı objesiz) olarak, semâlar ve arzın Fâtır’ına (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan’a) yönelttim... Ben müşriklerden değilim!”

 

112. “Eraeyte menittehaze ilâhehu hevahu...” (25.Furkan: 43)

“Hevâsını (içgüdüsel dürtülerini - bedenselliğini - kuruntuladığını) Tanrı edineni gördün mü!..”

 

113. “İnnAllâhe lâ yağfiru en yüşreke BiHİ ve yağfiru ma dune zâlike limen yeşa’*…” (4.Nisâ’: 48)

“Muhakkak ki Allâh kendisine (âfakî - açık veya enfüsî - gizli) şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dûnundakileri (bundan daha küçük suçları) dilediklerine bağışlar…”

 

114. “…lein eşrekte leyahbetanne amelüke…” (39.Zümer: 65)

“…Kesinlikle, eğer şirk koşarsan, mutlaka yaptıkların boşa gidecek…”

 

115. “Senulkıy fiy kulubil’leziyne keferürru’be Bima eşrekû Billâhi ma lem yünezzil Bihi sultanen ve me’vahümün nar*…” (3.Âl-u İmran: 151)

“Hakikatlerindeki Allâh Esmâ’sına, benliklerinin tanrı olduğu yolunda hiçbir delil inzâl olmadığı hâlde şirk koştukları için, bu gerçeği örtenlerin kalplerinde korku oluşturacağız, yaşam ortamları da ateştir...”

 

116. “…inneş şirke le zulmün aziym.” (31.Lukmân: 13)

“…Kesinlikle şirk çok büyük bir zulümdür!”

 

117. “…İnnemel müşrikûne necesün…” (9.Tevbe: 28)

“…Kesinlikle müşrikler necîstir (pisliktir)!..”

 

118. “Lâ yemessuHU illel mutahherun.” (56.Vâkı’a: 79)

“Ona (Bilgiye)(şirk pisliğinden - hayvaniyetinden) arınıp, tâhir olanlardan başkası dokunamaz!”

 

119. “Ve lâ ted’u meAllâhi ilâhen âhar* lâ ilâhe illâ HU* küllü şey’in halikün illâ vecheHU…” (28.Kasas: 88)

“Allâh yanı sıra tanrıya (dışsal güce) yönelme! Tanrı yoktur, sadece “HÛ”; Her şey (şey’iyeti itibarıyla) yoktur sadece O’nun vechi (mevcuttur)!..”

 

120. “Lâ tec’al meAllâhi ilâhen ahare fetak’ude mezmumen mahzûla” (17.İsra’: 22)

“Allâh yanı sıra (kafanda) başka bir tanrı oluşturma! Yoksa (şirk anlayışının sonucu) aşağılanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak oturup kalırsın!”

 

121. “ŞehidAllâhu enneHÛ lâ ilâhe illâ HUve, vel Melâiketü ve ulül ‘ılmi kaimen Bil kıst*...” (3.Âl-u İmran: 18)

“Allâh şehâdet eder, kendisidir “HÛ”; tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Esmâ’sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl’i kaîm kılarlar...”

 

122. “Lev kâne fiyhima alihetün ilAllâhu lefesedeta* fesubhanAllâhi Rabbil Arşi amma yesıfun” (21.Enbiyâ’: 22)

“Eğer o ikisinde (semâlar ve arz) Allâh’tan başka tanrılar olsaydı, elbette o ikisi de düzenini yitirirdi! Arş’ın Rabbi Allâh, onların vasıflamalarından münezzehtir.”

 

123. “Tebarekelleziy ceale fiys Semai burucen…” (25.Furkan: 61)

“Ne Yücedir O ki, gökte BURÇLAR meydana getirdi…”

 

124. “İnna zeyyennes Semâed dünya Bi ziynetinil kevakib; Ve hıfzan min külli şeytanin marid” (37.Sâffât: 6-7)

“Muhakkak ki biz, o Dünya semâsını gezegenler ile zinetlendirdik. (Dünya semâsını) kurallara itaatten çıkan her şeytandan koruduk.”

 

125. “…venNücumu müsahharatün Bi emriHİ… “ (16.Nahl: 12)

“…Yıldızlar da (yaydıkları dalgalarla) O’nun hükmünü yansıtarak hizmet verenlerdir...”

 

126. “Yüdebbirul’emre mines Semai ilel’Ardı…” (32.Secde: 5)

“Emri (hükmü) semâdan (dışsal olarak; burçlar diye tanımlanan Esmâ özelliklerinin açığa çıkmasından ibaret olan yapılardan yayılan kozmik elektromanyetik dalgalarla ağırlıklı olarak karındaki ikinci beyni ve dolayısıyla bilinci etkileyerek; ya da, içsel olarak, holografik gerçeklik gereği beyindeki datadan açığa çıkan Esmâ mertebesinden. A.Hulûsi) arzı (yeryüzü veya beyni) tedbir eder...”

 

127. “Allâhulleziy haleka seb’a Semavatin ve minel’Ardı mislehünn* yetenezzelül’emru beynehünne…” (65.Talâk: 12)

“O Allâh ki, yedi semâ yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm - iş) onların ARALARINDAN sürekli - kesintisiz inzâl olur(Allâh’ın Esmâ’sındaki özelliklerin açığa çıkışı olan Astrolojik {melekî} tesirlerin varlık üzerindeki etkileri)!”

 

128. “Ve ennehu HUve Rabbuş şı’ra” (53.Necm: 49)

“Muhakkak ki “HÛ”dur, Rabbüş Şi’ra (Sirius yıldızının Rabbi)!”

 

129. “…ve BinNecmi hüm yehtedun” (16.Nahl: 16)

“...Necm (yıldız [hakikat ehli], ‘Ashabım gökteki yıldıza benzer; hangisine uyarsanız hakikate erdirir...’ hadisi) olarak hakikate erdirir!”

 

130. “Hel eta alel’İnsani hıynün mined Dehri lem yekün şey’en mezkûra” (76.İnsan: 1)

“Dehr’de insanın anılmadığı bir süreç yok muydu!”

 

131. “Ve iz ehaze Rabbüke min beniy Ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm alâ enfüsihim* elestü BiRabbiküm* kalu bela şehidna* en tekulu yevmel kıyameti inna künna an hazâ ğafiliyn;” (7.A’raf: 172)

“Hani Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden (menilerinden, genlerinden) kendi zürriyetlerini alıp; onları kendi nefslerine şahitlendirerek sordu: ‘Elestu BiRabbiküm = Rabbiniz değil miyim?’, (onlar da) ‘KALU = dediler, BELA = evet, Şehidna = bilfiil şahidiz’... Kıyamet sürecinde, ‘Biz bundan kozalıydık (gafildik)’ demeyesiniz! (İslam fıtratı üzerine yaratılır tüm insanlar konusunu anlatmakta... A.H.)

 

132. “Ve yes’eluneke anirRuh* kul irRuhu min emri Rabbiy ve ma utıytüm minel ılmi illâ kaliyla” (17.İsra’: 85)

(Yahudiler) sana Ruh’tan soruyorlar... De ki: ‘Ruh, Rabbimin hükmündendir. İlimden size pek az verilmiştir (bu soruyu soran Yahudilere cevaptır bu)!’”

 

133. “Feizâ sevveytühu ve nefahtü fiyhi min ruhıy…” (38.Sâd: 72)

“Onu tesviye edip (beynini oluşturup), o yapının içinden Ruhum’dan (Esmâ mânâlarımdan) nefhettiğimde (açığa çıkardığımda {nefh yani üflemek, içten dışa şeklinde olur daima. A.H.})…”

 

134. “…inniy ca’ilün fiyl’Ardı hâliyfeh*…” (2.Bakara: 30)

“…Ben arzda (bedende) bir halife (Esmâ mertebesinin farkındalığıyla yaşayan şuur sahibi) meydana getireceğim…”

 

135. “Ve alleme AdemelEsmâe küllehâ…” (2.Bakara: 31)

“Sonra Âdem’e (Esmâ’nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edilene) bütün Esmâ’yı (Esmâ ül Hüsnâ’sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı).”

 

136. “Lekad halaknel’İnsane fiy ahseni takviym; Sümme radednahu esfele safiliyn” (95.Tiyn: 4-5)

“Gerçekten biz İnsan’ı en güzel bir sûrette yarattık. Sonra da onu esfeli sâfîliyn’e (dünyaya/dünyasına) reddettik!”

 

137. “Elleziy halekake fesevvake fe’adelek; Fiy eyyi suretin ma şâe rekkebek” (82.İnfitâr: 7-8)

“O ki seni yarattı (izhar etti), seni tesviye etti (beynini, bilincini ve ruhunu oluşturacak şekilde meydana getirdi), seni tam dengeli yaptı! Hangi sûrette olmanı diledi ise öylece terkibini - bileşimini oluşturdu!”

 

138. “Ve nefsin ve ma sevvaha; Feelhemeha fucureha ve takvâha” (91.Şems: 7-8)

“Nefse (bilince) ve onu düzenleyene; Sonra da ona (bilince) hem fücurunu (Hak’tan ve Sistemden sapmayı) ve hem de takvasını (korunmasını) ilham edene ki...”

 

139. “Va’bud Rabbeke hatta ye’tiyekel yekıyn” (15.Hicr: 99)

“Sana yakîn gelene (benliğinin yokluğunu fark edene kadar -ölüm hakikatin fark edilmesi hâlidir- Vâhid’ül Kahhâr’ın yaşanmasına) kadar, Rabbine ibadet et (benliğin varolduğu sürece Rabbine kulluğa, ibadete devam et, tâ ki yakîn gelene kadar; yakîn sonrasında ise bunun doğal sonucu Rabbinin kulluğu devam eder zaten)!”

 

140. “Ve en leyse lil İnsani illâ ma se’a” (53.Necm: 39)

“İnsan için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa çıkanların) sonucu oluşacaktır!

 

141. “Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet* lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy’ul hisab” (40.Mu’min: 17)

“Bu süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklar



Bu yazı 1250 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI