Han, muhabirine, hakkında Delhi polisince "kışkırtıcı açıklamalar" yaptığı gerekçesiyle başlatılan işleme ve ülkedeki İslamofobik yaklaşımlara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Hindistan'daki Müslümanların uzun süredir toplumsal şiddet ve ötekileştirmeyle karşı karşıya olduğunu belirten Han, şu anda hükümette bulunan Hindistan Halk Partisi (BJP) yönetimi altında radikal Hindu gruplar ile Müslümanlar arasında adeta bir savaş olduğunu ifade etti.

Han, radikal Hindu grupların Müslümanlara yönelik geniş çaplı linç girişimleri gerçekleştirdiğini ve inekleri koruma adı altında saldırdığını söyleyerek bu tür eylemlerin uluslararası alanda kötü bir şöhrete yol açtığı fark edildiğinde saldırıların bir süreliğine durduğuna dikkat çekti.

Buna rağmen politik kutuplaştırma ve ötekileştirmenin kesilmeden devam ettiğine işaret eden Han, bu kapsamda tartışmalı Vatandaşlık Yasası'ndaki değişikliğin özünde Müslümanları ikinci sınıf vatandaş statüsüne itmek olduğunu kaydetti.

Han, ifadelerinin saptırıldığını belirtti

Han, yasaya karşı ülke çapında protestoların yapıldığını ve bu gösterilerin 100 günün üzerinde devam ettiğini dile getirerek Yeni Delhi'deki ayaklanmalarda ABD Başkanı Donald Trump'ın ülkede bulunduğunu ve yaşanan olayların o sırada ülkedeki gazetecilerin kayıtlarıyla tüm dünyaya yayıldığını anımsattı.

Kuveyt Bakanlar Kurulunun, Hindistan'da yaşananlarla ilgili mart ayındaki tepkisine Twitter'daki hesabından geç de olsa teşekkür ettiğini belirten Han, medyanın ve BJP'li siyasetçilerin konuyla ilgili ifadelerini saptırdığını söyledi. Polisin kendisine yönelik suçlamalarının temelsiz olduğunu vurgulayan Han, yaşananlarınsa gücün kötüye kullanımı olduğuna işaret etti.

Han, Hindistan'ın laik yapısına inandığını ve nefret politikasını da reddettiğini kaydetti.

Twitter'dan teşekkür etmişti

Han, geçen hafta Twitter'dan yaptığı paylaşımda, Yeni Delhi'deki şiddet olaylarından ötürü Kuveyt'in tepkisine teşekkür etmişti.

Paylaşımında, Hindistan'daki Müslümanların bugüne kadar "yobaz" radikal Hindu milliyetçilerinin nefret suçları, linç ve ayaklanmalarıyla ilgili olarak Müslüman ve Arap dünyasına şikayet etmemeyi yeğlediğini anımsatan Han, "Müslümanlar bunu yapmaya zorlandıkları gün, (Radikal Hindu milliyetçileri) yobazlar bir çığ ile karşı karşıya kalacak." ifadelerini kullanmıştı.

Anayasal ve yarı yargısal bir kurum olan Delhi Azınlıklar Komisyonu, 1999'da Delhi Yasama Meclisince, Yeni Delhi ve çevresindeki bölgeleri içerisine alan Ulusal Başkent Bölgesinde azınlık gruplarının hak ve çıkarlarını korumak adına kurulmuştu.

Müslümanlar, yasa kapsamı dışında kalıyor

Hindistan'ın çeşitli eyaletlerinde 31 Aralık 2014'ten önce ülkeye giren gayrimüslim göçmenlere vatandaşlık verilmesine imkan tanıyan ancak aynı durumdaki Müslümanları kapsam dışı tutan düzenleme 9 Aralık 2019'dan mart ayının ortalarına kadar protesto edilmişti.

Yeni Delhi'de 23 Şubat'ta başlayan ve yaklaşık 5 gün süren protestolarda bir emniyet amiri ve istihbarat görevlisinin yanı sıra 51 sivil hayatını kaybetmişti.

Yürürlüğe giren kanun kapsamında özellikle Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'da dini baskıdan kaçan Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar, kimliklerini ve Hindistan'da 6 yıldan uzun süredir yaşadıklarını kanıtlamaları halinde vatandaşlık elde edebilecek, aynı pozisyondaki Müslümanlar ise kapsam dışında tutulacak.